13 Aralık 2011 Salı

Dünyanın ilk evsahipleri

Dünya denen şu garip gezegenin ilk evsahipleri kimlerdi? Dinozorlar mı, yoksa insanlar mı? Öncelikle şu anda aramızda bulunmayan arkadaşlar olan dinozorlar hakkında bilgi vererek başlayalım. Bu bilgilerin bir çoğu internetteki başka sitelerden (ç)alınmıştır.

Dinozorlar 157 milyon yıl civarında kara hayatına egemen olmuş hayvanlardır. Dinozor, Yunancada korkunç kertenkele anlamına gelen iki sözcüğün birleştirilmesinden oluşturulmuştur. Bunun nedeni, geçmişte bilimadamlarının dinozorları bir cins kertenkele sanmalarıdır. Türkçede yaygın fakat yanlış olarak dinazor diye yazıldığı da olur. Dinozorlar yeryüzünde ilk kez 230-225 milyon yıl önce göründüler. 60-65 milyon yıl önce ise, çok sayıda dinozor türünün nesli tükenmişti.
Dinozorların 157 milyon yıl kadar yaşamasının sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:

1. Çevreye uyum sağladılar.
2. Puflu ve su geçirmez derileri sayesinde korundular ve kuru kaldılar.
3. Sert kabuklu yumurtaları sayesinde pek çok yavru yaşadı.
4. O dönemde yaşayan diğer hayvanlara oranla daha kolay yürüdüklerinden kolayca yiyecek bulup, düşmanlarından kaçtılar.
5. Bazı dinozorlar ot, bazıları da et yediklerinden yiyecek sıkıntısı çekmediler.
6. Zamanının en güçlü türlerinden biri oldukları için diğer türde hayvanlar onlara karışmadılar.
Yeryüzünde çok sayıda dinozor türü bulunmaktaydı (850 civarında). Bunlardan kimi bitkilerle beslenirken (sauropod), kimi et yiyordu (theropod). En kalabalık otçul dinozor türleri, apatosaurus ve brachiosaur idi. Bunlar gelmiş geçmiş en büyük hayvanlardandı. Örneğin apatosaurus 30 ton ağırlık ve 21 metre uzunluğa ulaşabiliyordu.Ama T-Rex örneğinin en küçüğünün 19,4 metre olduğunu gördüler.Üstelik carnotaurus boynuzlu, çok görülmeyen türlerdendi. Ayrıca ceratosaurus türünün küçük ayakları vardı ama çok ölümcüldü. Diğer otçul dinozorlar, kendilerini etçil dinozorlardan korumaya yarayacak özel silahlara sahipti. Örneğin triceratops, başında üç boynuz taşırken, ankylosaurus çıkıntılı kemiklerle korunuyor, styracosaurus’un kuyruğunda ise sivri dikenler bulunuyordu.
Tabiki bazı kısa bacaklı dinozorlar vardı. Bunlardan deinonychus gibi ve kuzeni oviraptor gibi dinozorlar örnek verilebilir. Bu dinozorlar süratli ve yırtıcı olabilir.Etçil dinozorlar, tıpkı insanlar gibi arka ayaklarının üzerinde yürüyorlardı. Ön ayakları çok küçüktüler. Spinosaurus, Tyrannosaurus, Carnotaurus gibi bazıları son derece büyükken, Compsognathus (yaklaşık 5,5 kg ve 60 cm) gibileri de son derece küçüktü. Dinozorların yumurtaları oldukça kalın kabukluydu. Bu kabuk içerisindeki yavruyu koruyor ve içindeki özel bağ sayesinde yavru güven içinde büyüyordu. Dinozorlarla aynı dönemde pterosaurus,archaeopteryx gibi uçabilen canlılar da vardı, ama bunlar dinozorlarla çok yakından ilgili değildi. Aynı zamanda ichthyosaurus ve pleisiosaurus gibi çok sayıda yüzebilen sürüngen de vardı. Ama bunlar da dinozorlarla yakın bir ilintiye sahip değillerdi.

Nesilleri Nasıl Tükendi?
Dinozorların nasıl yok olduğuna dair bugüne değin bir çok iddia ortaya atılmıştır. Geçmişte, dinozorların kısa bir süre içinde toplu olarak nasıl yok oldukları uzun bir süre açıklanamamış ve yanardağ patlamalarından dünyadaki iklim değişikliklerine kadar çeşitli teoriler ortaya atılmıştır.
1980 de ise Nobel ödüllü fizikçi Luis Alvarez ve oğlu jeolog Walter Alvarez dinozorları bir göktaşının ortadan kaldırdığını ileri sürdüler. Alvarezler'in bu görüşü 85 li yılların sonları ve 90 lı yılların başlarında bilim çevrelerinde ağırlık kazanmış ve ilerleyen yıllarda da ortak kabul olmuştur. Yapılan araştırmalar da bu görüşü kanıtlamıştır. Dinozorların nasıl yok olduğuna ilişkin bilim adamlarının sahip oldukları bu görüş dinozorların sonunun 65 milyon yıl önce yaklaşık 10 km çapında bir göktaşının Dünya'ya çarpmasıyla gerçekleştiğini açıklar. Bu göktaşı saatte 54.000 km hızla Meksika'nın Yukatan Yarımadası açıklarında Dünyaya çarpmış ve çarpma anında 200.000 km³ (her bir kenarı 58.480 tane çamaşır makinesinden oluşan dev bir küp olarak düşünülebilir !) madde buharlaşmış, erimiş ya da yüzlerce kilometre öteye savrulmuştur. Bu çarpma sonucu canlı türlerinin %70'inden fazlası yok olmuş ve 170 km çapındaki, Dünya'nın en büyük kraterlerinden biri olan Chicxulub krateri meydana gelmiştir. Çarpmanın 100 milyon megaton TNT'ye eşdeğer bir enerji açığa çıkardığı tahmin edilmektedir. Çarpma sonucu oluşan toz tabakası atmosferi kaplamış, Dünya aylar boyu karanlıkta kalmış, sıcaklık suyun donma derecesine kadar düşmüş ve asit yağmurları yaşanmıştır. Aylarca süren bu karanlık ve soğuk dönemde bitkilerin fotosentez yapamaması besin zincirini yıkmış ve bu felaketler zinciri de dinozorların sonunu hazırlamıştır.Dünya hiç güneş görmeyince buz devri oluşmuştur. Dinozorlar da bu sırada ölmüştür.
Şimdi bu veriler ışığında en genç dinozorun yaklaşık 65.000.000 (altmışbeş milyon) yaşında olduğunu görüyoruz. İnsan dediğimiz canlının ise en yaşlısının 6.000.000 (altı milyon) yaşında olduğunu yapılan kazılar göstermiştir. Bu durumda insanın dinozorlar ortadan kalktıktan bir hayli sonra Dünyaya geldiğini söyleyebiliriz. Ancaaaak Ica taşları olarak bilinen, Colomb öncesine ait yaklaşık 15.000 adet, üzerinde gravürler bulunan bir taş kütüphanesi var ki olayı başka bir noktaya taşıyor. Bu taşlar bir çöl ehri olan Peru’ daki İca şehri yakınlarındaki bir mağarada bulunmuşlardır. Bu taşları inceleyen Dr. Cabberas’ın taşlardan oluşan kütüphanesi insan melez ırklarına ait kalıntılar, eski hayvan türleri, kayıp uygarlıklarla ve dünya felaketleriyle ilgili ilgilidir. Bunlar arasında İnkalardan kalmış kasklı insan figürleri, kalp ve beyin naklini gösteren gravürlerde vardır. Bazı taşlar hayatı uzatmak ile ilgili genetik kodlarda içermektedir. Neyse konuyu fazla dağıtmayalım İca taşlarının gösterdiğine göre, dinozorlar yakın geçmişe kadar yaşamışlardı. Kolaylıkla tanımlanabilen resimler arasında Triceraptos, Stegosaurus, Apatosaurus gibi dinozor türleri ve uçan bir Pterodactylus’un sırtında oturan insan figürleri bulunmaktadır. Ayrıca, insanların dinozor avladıkları sahnelerde bulunmaktadır. Bunun dışında, teleskoplarla gökyüzüne bakan insanlar, açık kalp ameliyatı ve sezeryanla yaptırılan doğum sahneleride göze çarpmaktadır.Bu nasıl olabilir? Bilim, modern insanın 2 milyon yıldan beri varolduğunu ve dinozorların 60-65 milyon yıl önce yok olduklarını düşünüyor. Şu 3 ihtimalden biri doğru olabilir;
1- Dinozorlar çağında yaşamış insan toplulukları vardı.
2- Dinozorlar, bilimin düşündüğünden daha uzun yaşadılar yeryüzünde.
3- Bu taşlar çok ikna edici bir şakadan ibaret.
Taşlar, ilkel aletlerle kazınması çok zor bir mineral olan Andesit içermektedir. Bakteriler tarafından, binlerce yıl süren bir aşamadan sonra meydana getirilmiş doğal bir koruyucu tabaka içermektedirler. Gravürler, bu koyu renkli tabakanın kazınmasıyla yapılmış olup, alttaki daha açık renkteki taş görünür haldedir. Bazı incelemelerin gösterdiğine göre, kazınmış kısımlarda yine bu bakteri işi göze çarpmaktadır. Bu da gravürlerin çok eski olduklarına dair bir delildir.
Bilim bunları derken dinler bu duruma ne diyor peki. Birazda bu konuda açıklama yapmaya çalışalım. Kur'an-ı Kerim'de dinozorlar hakkında bir konu açık olarak geçmemekte. Bu konunun bizim anlayamadığımız bir şekilde bahsedilmesi olasılıklar dahilinde. Ayriyetten Kur'an, National Geographic özel eki olmadığından dolayı her bilimsel konuda bilgi vermesi beklenmemeli.
İncil'de ise dinozorlar konusu şu şekilde geçmektedir. Hıristiyan toplumun içinde dünyanın yaşı, İncil'in doğru yorumu ve etrafımızda gördüğümüz fiziksel kanıtları nasıl yorumlamamız gerektiği konusuyla ilgili olarak devam eden daha büyük bir tartışmanın bir parçasıdır. Dünyanın düşünüldüğünden daha yaşlı olduğuna inananlar, kendi paradigmalarına göre, İncil'in dinozorlardan söz etmemesinin nedeninin onların ilk insanların yaratılmasından milyonlarca yıl önce öldükleri olduğu konusunda görüş birliği içindedir. İncil'i yazan adamlar yaşayan dinozorları görmüş olamazlardı.
Dünyanın yaşının daha genç olduğuna inananlar, İncil hiçbir zaman “dinozor” sözcüğünü kullanmadığı halde onun dinozorlardan söz ettiği konusunda görüş birliği içinde olmaya yatkındırlar. İncil bunun yerine birkaç değişik şekilde tercüme edilen İbranice "tanniyn" sözcüğünü kullanır. Bu sözcük İncil'de bazen “deniz canavarı” ve bazen de “yılan” olarak tercüme edilir. En yaygın şekli, “ejderha”dır. Tanniyn’in bir şekil dev sürüngen olduğu düşünülmektedir. Eski Antlaşma’da bu tür yaratıklardan neredeyse otuz kez söz edilmiştir ve bunlar hem karada, hem de suda bulanabilen yaratıklardır.
İncil, bu dev sürüngenlerden söz etmenin yanı sıra, bir iki yaratığı öyle tanımlar ki, bazı bilginler burada dinozorların tanımının yapıldığına inanır. Kuyruğu bir sedir ağacına benzetilen Behemot'un Tanrı’nın yaratıkları arasında en güçlüsü olduğu söylenmiştir (Eyüp 40:15). Bazı bilginler Behemot'u ya bir fil ya da bir hipopotam olarak tanımlamaya çalışmıştır. Başkaları, filler ve hipopotamların çok ince kuyrukları olduğuna, onların kuyruklarının sedir ağacıyla kıyaslanamayacak olduğuna işaret etmiştir. Ancak brakiyozorlar ve diplodokuzlar gibi, dinozorların da sedir ağacıyla kolaylıkla kıyaslanabilecek dev kuyrukları vardır.
Öyleyse, İncil'de dinozorlar var mıdır? İnsanlar bu konu üzerinde görüş birliğine varmaktan çok uzaktalar. Her şey, var olan kanıtları nasıl yorumladığınıza ve etrafınızdaki dünyayı nasıl gördüğünüze bağlıdır. İncil harfi bir şekilde yorumlanırsa bundan dünyanın genç olduğu yorumu çıkar ve dinozorlarla insanların aynı zamanda yaşadıkları düşüncesi kabul edilebilir. Eğer dinozorlarla insanlar aynı zamanda var olmuşlarsa, dinozorlara ne olmuştur? İncil bu konuyu ele almadığı halde, dinozorlar büyük bir olasılıkla Tufan’dan bir süre sonra, hem dramatik çevresel değişimlerden ötürü ölmüşler ve hem de insanlar tarafından amansız bir şekilde avlandıklarından yok olmuşlardır.
Tevrat için bir yorumda bulunamayacağım, çünkü bu konuda artı veya eksi bir şey bulamadım. Eğer siz birşeyler bulursanız bu sayfada yayınlamaktan onur duyarım :)

Sonuç olarak kutsal kitaplar inananlar için doğru yaşamın kılavuzudur. Her konuda bilgi verselerdi milyonlarca sayfalık ansiklopedi tarzı bir kitap olurlardı ki bunuda kimseler okumazdı. Bir latife ile konuyu biraz hafifletelim;
S - Hocam kutsal kitaplarda dinozorlardan bahsedilmemiş.
C - Bahsedilenlerden ne anladın ki bahsedilmeyeni soruyorsun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder