30 Temmuz 2011 Cumartesi

Kırım

Geçenlerde Kırım ile ilgili bir yazı yazmak istediğimi yazmıştım. O yazı bugüne kısmetmiş. Şimdi Kırım nedir, ne değildir, yenilir mi içilir mi? Çevremdeki bir çok insan hiç sevmediğim bir soru olan nerelisin dediği zaman Kırım'lıyım diyorum. Neden böyle diyorum çünkü 3 göbektir İstanbul, Türkiye'de yaşamamıza rağmen ( ki bu da yaklaşık 100 küsür yıla tekabül etmekte ) bu insanlar beni bu şehrin vatandaşı kabul etmeyip "baban nereli", yetmedi "deden nereli" diye soruyor. Bende artık kısaca Kırım'lıyım diyorum. Tabi asıl karmaşa bundan sonra başlıyor. Kırım nerede, sen Rus musun Türk müsün neden sarışınsın (!!!) vb. Madem beni merak ediyorlar bende birazcık bilgi vereyim.
Şimdi öncelikle Kırım'ın coğrafi olarak nerede bulunduğunu açıklayalım.
Resimde Türkiye ile Ukrayna arasındaki Sevastopol, Yalta yazan yarımada Kırım Yarımadası. Kırım, Ukrayna'ya bağlı özerk bir cumhuriyet. Yüzölçümü yaklaşık 27.000 km2'dir. 1000 km kadar sahili vardır. Başkenti Akmescit'tir. Yarımadanın en yüksek yeri 1550 metredir.
MÖ 8.yy'dan İskitler ve Kimmerlerin burada yerleştikleri biliniyor. Acaba bu Kimmerlerle, Kimmeryalı Conan'ın bir akrabalıkları var mıdır? Eğer varsa büyük büyük büyük........büyük dedem Conan olabilir :) 1300lerin sonlarında da hanlık olarak kuruldu. 1475'den sonrada Osmanlı nüfuzuna geçti. Eğer Osmanlıda yönetimi alacak erkek kalmaz ise bu bayrağı Kırım Hanlığı alacaktı. Bu yüzden Osmanlı'nın gözbebeğiydi. Ne zaman ki Kırım kaybedildi Osmanlı da yıkılmaya başladı.1700 lerde ise Rusların Kırım'ı istilası başladı ve Türklerden arındırma programı çerçevesinde yüzbinlerce insan katledildi ve sürüldü. Şu anda da binlerce Kırım Türkü vatanlarından sürülmüş ve geri dönüşleri yasaklanmış durumdadır.
Bazı Kırım kökenli ünlümüz;
Erol Evgin, Nilüfer, Yalın, Emel Müftüoğlu, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Aziz Nesin, İlber Ortaylı, Necip Hablemitoğlu, Hayrettin Karaca, Can Dündar.
Daha detaylı bilgi için aşağıdaki siteyi kullanabilirsiniz. Okuduysanız eğer teşekkür ederim.
http://www.vatankirim.net/default.asp

26 Temmuz 2011 Salı

Bu sefer altı ay geçmeden giriş yaptım. Kendi rekorumu kırdım. Ama ne yazacağımı bilmiyorum. Şöyle bir giriş yapalım gerisi gelir belki. Bu arada George Orwell'ın Bindokuzyüzseksendört isimli romanını okudum, bitirdim ama sindiremedim. Belki bir kaç kere daha okuyabilirim. Yakın bir tarihte (umarım 6 ay sonra olmaz) görüşlerimi burada belirteceğim. Ama şunu söyleyebilirim güzel bir eserdi. Adam yazmış arkadaş.
Şu anda Başrolde Aşk diye bir dizinin tekrarı TRT1'de oynuyor. Güzel bir dizi. Mustafa Sandal oynuyor ki kendisi sevdiğim bir Türk sanatçıdır.
Ayrıca yakında Kırım ile ilgilide bir yazı yazmayı düşünüyorum. Bir çok arkadaşım Kırım'ı yanlış tanıyor. Yanlış derken hiç bilmiyor. Neyse yakında bu konulara da değiniriz artık.
Şimdi bir süredir şarkı, şiir paylaşıyoruz burada. Fakat şu anda ki ruh durumum için nasıl bir şeyler yazalım bilmiyorum. Tamamen nötr durumdayım. İyimiyim kötümüyüm fark edemedim. Bir insan nasıl arada olur, bir şeyler hissetmez veya nasıl bir şeyler hissetmediğini düşünür. Melankoli diyeceğim ama sanki o da değil. Ama açın Enigma'dan Gravity of Love parçasını. Tamam işte benim durumumda bunun gibi.

in the eye of storm you'll see a lonely dove
the experience of survival is the key
to the gravity of love

(fırtınanın gözünde yalnız bir güvercin göreceksiniz
yaşam deneyiminin anahtarı
aşkın çekimi)